19 Ağustos 2017 Cumartesi

Bir damda bir demlik devirmişiz, say ki

Peşin peşin belirtmiştim sürekli işlerde iyi değilim diye. Uzun zamandır birbirimize ses edemeyişimiz bundan canım dinlerkenokuyucu. Sıhhattesin inşallah? Ben de iyiyim çok şükür. Daha kötüsü olduğunu bildikten sonra her hal çok şükürlük değil mi? Öyle olsun. Şükretmedikçe gözü gönlü kapanıyor insanın. Gözümüz gönlümüz ferah olsun,
ciğerimiz de. 
Yanmasın.

Ciğer demişken, kaç gündür patlatırcasına koşmak için can atıp bi türlü kimsenin olmadığı karanlık vakti yakalayamadım. Gözlerim dalınca hayal ediyorum kalbim çarpıyor. Uçurumun kenarında bir salıncakta sallandığımı düşlediğimde de. Üstünde çul serili bir damdan yıldızları izlediğimi hayal ederken hele, bu çarpıntı bambaşka oluyor. Tabi gözler 2 derece miyop, ya lenslerim ya gözlüğüm olacak. O ayrıntıyı da düşünüyorum çünkü aksi halde damdan aşağı atlayasım geliyor.

İngilizce sınavına da az kaldı. Çok çalışmadım geçersem beleşe geçmiş gibi olacağım inşallah beleşe geçmiş gibi olurum. Okulum da açılıyor az gün sonra. Özlem ve gurbet buluşacak, kapıda bekliyorlar. Korkutuyorlar da. Evden gideceğim vakit bu his hep oluyor. İnsanın evcili böyle oluyor :) 

Her paragraf boşluğunda gözüm bir yere dalıyor. Her boşluk kendi alfabesince ne çok şey yazıyor... Ha paragraflar arası boşluk ha göz dalmaları. Ölüm geldi aklıma. Ya sabaha ölürse diye diye kırgın olduğum herkesi geceleri kendi kendime tekrardan, yeni baştan sevip sarmalıyorum. Çünkü sabaha çıkamamak...
annem ölümlü şeyler yazınca kızıyor devam edemeyeceğim. Ama yazının sonunda gömülmeyi vasiyet ettiğim mezarlığın bir tarafının manzarasını atacağım. 

Üstüne çul serip açıldığı sonsuza dalamadığım bütün damlara
bu parça

Şiir kitabım matbaa kokusu alıyor imiş. İçime çekemezsem şu yolun devamında bi yere bırakırsınız


11 Temmuz 2017 Salı

Şimdi her şey biraz silik, bir sesim bir ben

Bir bulgur pilavı olsam çoban salatam ayranım olmadan yarım kalırdım. Salata şöyle bol reyhanlı nar ekşili, ayran bol yoğurtlu koyu koyu. Bu üçlüyle ne zaman buluşsam kendimi hep çok zengin hissederim. Sofradaki her şeyden yediğimde ise gönüllerini aldığım her besin için daha tok kalkarım. Yenmeyecek şeyleri sofrana koyma canım dinleyici. Atmaya kıyamadıysan dolapta dursun. Belki bi gün atılır, belki nasibi başkasıdır. Belki sen yersin? 

Gürültülüydü etraf baktım sesimi duyamaz olmuşum, kısıverdim hepsini. İnsan kendini özlüyor sessiz dinleyicim. Özlemlere boğulup kendini özlemeyi unuttun mu sen hiç? Unutuyoruz... Biz neler unutuyoruz da hepsi hatırda gibi yaşıyoruz kendimizce... Demiş ya bir ses 
"Hatırlamak boynumuzun borcu ama, ölürdün unutmasan"

Kulağımda bir şeyler çalıyor. İçinde herkesin kırgınlıkları var sanki, öyle işletiyor öyle dokunuyor. Zaten hepimiz birer parça kırık değil miyiz? 

bu parça da kırılmış, ama değdiği yeri sağlam yakmış

Şarjım bitsin, hesaplarım sessizce gizlensin. Bu sosyal akım beni çok yoruyor canım dinleyici. Yine de biliyorum yeniden açacağım ama en azından onsuz kalabilmeyi görmek istedim. 
Ben zaten gidemediğimi görmekten korktuğum kadar bi sevdiklerimin ölümünden korkarım
Benim zaten... 
Bir yanım daima gitmek

3 Temmuz 2017 Pazartesi

Gözlerin dalınca oynayan filmine selam!

Araya bayram girdi canım dinleyici. Konuşamadık çok zamandır. Manzarama bayram çörekleri, bayram şekerleri, bolca çardak kareleri düştü. Başka hayatlar dinledim. En aklımda kalan fırındaki muhabbetlerdi. Öyle anlarda sessiz sedasız hanım hanımcık bir kız çocuğu kesiliyorum. Sadece soru sorulduğunda konuşan ya da sadece gülüşmelere eşlik eden falan. Dinleyicim, böyle dediğime bakma ben dinlemeyi çok severim daima, dinleyenim olduğunda konuşmaktan ne kadar zevk aldığımı hatırlayıp en çok da.

Bir kitabın bana ayrılan sayfalarında şiirlerim ses buldu, bu tek cümle olsa da çok anlamlı oldu inan. Birazdan son eklemeleri yapıp bir iki güne kendi kitabım (KİTABIM RESMEN BENİM OLACAK OLAN EN ŞAHSİ OLAN) için şiirlerimi göndereceğim. Ne dersin yaz sonuna elimize alıp gözlerimizin dolduğu bi kare bırakır mıyız penceremizden uzaklara? :)

Bugün de nöbetçi anne idim. Bebeği uyuttum. Gitgide alışıyorum nasıl ayrılırım onu hiç bilmiyorum. Yarın da çok çok sevdiğim bir gönül dostum ilime gelecek, ziyaret pek keyifli iş :) Bir telaştır aldı gidiyor hayatı. Telaş olmadan da aynı hızda nasıl geçiyor hiç anlamamakla birlikte, canlı olmayı da anlamıyorum ki ben. Muhtemelen sen ve o da. Aklın sınırlı olduğunu anlamak da çok ilginç de gerçi...

Geçenlerde yemek yaparken bir şiir döküvermiştim iki kepçelik zaman dilimi arasında. Onu ses edeceğim. Kendi dizelerinin kendi sesin ve ritminle canlanışı mu-az-zam lakin çekiniyorum, hissettiğimi hissettiremezsem diye. Bunu yapıyorum ben, ben çekiniyorum hislerim içimde kalır bildiremem de öylece solar gider diye. Bu iyi mi ki?
Oysa
"...gerçek hürriyet budur
ben anlıyorum, anlatamasam da olur!" değil mi?
Canım konuşturucu! Varsın solsun bazı hisler. Bazı şeyler içimizde kalsın. Her şey mümkün değil anlıyorsun değil mi?

Mümkünlerin gönlüne en sinenler olsun!
Gülümseyerek kal!

15 Haziran 2017 Perşembe

Kuyrukta önüne geçebildiğin o insan, benim

Hayatın her köşesinin fon müziği var da, mesele onlara o köşelerde denk gelecek kadar şanslı olabilmek :) Fonunuza kuvvet!

Üniversiteye başladığımız ilk seneydi. İngilizce muafiyet sınavı olmuştuk sonra bilgisayarlı bi ders vardı tbt diye. İkisinden de kalmıştım. Gurbet çok gerçekçi başlamıştı hiç unutmam çok üzülmüştüm. Çarşamba öğleden sonra ders biterdi ama 3te İngilizce vardı. Hoca yoklamayla korkutmuştu. Her derse gittim gidemediğime arkadaşımla çakma ayce imzası attırdım ama hoca anlamış isim okumaya başlamıştı. Sene sonu gelmişti ne kadar devamsızlık var, kaldık mı ettik mi bilemeyip sormuştuk hocaya. Yoklama kağıtlarının nerde olduğunu hatta başından beri koyduğu yerleri asla hatırlamadığını bu şekilde öğrenmiştik. İşte benim de Eylül'de İngilizce sınavım var. İngilizceyi geçemezseniz uzman doktor olamazsınız demiş amcalar. İş başa düştü...

Ayşıl tuvalete alışma evrelerinde şimdilerde. Evde annemle günde 25 kere çiş konuşuyorlar. Çocuk büyütmek gerçekten kolay iş değil bu anne baba içgüdüsü nasıl işliyor aklım almıyor. Dünyanın sana ayrılan metrekaresini kanından canlılarla paylaşıyorsun, azalıyorsun da üstelik. Bazı şeyler böyle anlaşılmasın işte. Ne güzel bakın anlamıyoruz. Her şeyi anlamanın plastik bir tadı vardır. Böylesi çok daha esaslı :)

Günlerim böyle böyle geçiyor işte. Sabah akşam şiir kitabımı düşünüyorum. Çıkaramadan ölürsem yapılacak şeyi biliyorsunuz :)

Yemek için dışarıdaydım bugün. Sıra beklememi gerektiren bi yerde iftar yemeği almak için bekliyorum. O kadar bulunduğum yeri istemediğimi de biliyorum ki. Kalabalıkları sevmiyorum napayım. Tartışma çıktı kocaman insanlar kocaman insanlara arkaya geçin diye bağırdı arkaya geçmeyenler bilmem ne bilmem ne dediler dinlemedim görüntüler çirkindi seslerini kapadım. Baktım sağdan soldan kaynak yiyorum. İzledim nasıl yaptıklarını. Uzaktan görüntülerini görebilseler yapmaya devam ederler miydi bilmiyorum. En azından ben yapmazdım diyebiliyorum. Derken bi 5 6 kişi yedim önüme. Lisede voleybol antrenmanı yapardık öğle araları. Yemekhane sırasının önüne geçmemizi söylerdi beden eğitimi hocamız. Utandığımdan kantinden gömerdim yemeği. Tatlı olduğu günler hariç... Bir tulumba tatlısı vardı okulumun... Daha öylesini yemedim.

Diyeceğim o ki, sıranın birinde karşılaşırsak sizi izliyor olacağım o an orda olmaktan pek memnun olmasam da.
Önüme geçebilirsiniz, çekinmeyin :)
İçten bi tebessümünüz yeter!


11 Haziran 2017 Pazar

Bu akşam çocuklar benimle top oynamadı, oynasalar böyle olmazdı

Her birimizin iç köşe başlarını dönmesiyle karşı karşıya geldiği bazı hasretlikler.. Mahzun hallerin güzelliği bundan.

Bisiklet sürdüm de geldim. Top oynayan çocuklara son anda yetiştim dedim biraz oynayalım mı, dediler yok biz çok oynadık. Sanki onların yaşındaymışım da beni oyuna kabul etmemişler kadar kırıldım. Büyümek oyuna kabul edilmeye bile yaramıyor. Bilmiyorum daha mı iyi olurdu yaşlı doğup çocuklaşmak? Yaşlılığa dair ne özlenir diye düşünmeye hakkım yok malum başımda daha başı 2'li yaşlar.. Ama insandır, elbet özlemlere varır yolu. 

Her sevdiği şeye bunu gün gelince çok özleyeceğim diye bakan insanlar var çevrenizde. Ben biliyorum, var. Çoğusunun geçmiş olaylar konuştuğu yerlerde onlarda özlem baloncukları belirir. Kötü şeyler kalmaz pek hatırlarında, bu yüzden özlemleri pamuk gibi olur bu yüzden özlemekten vazgeçemezler. Tadı kötü olmayan bir tatlıyı yemeyi neden bıraksınlar ki? Olay da çok hatırlamazlar. Andır onları o andan mahzunca uzaklaştıran. Bir öksürük bir ses tonu yahut bir masa örtüsü.. Onların duyu organları radarlıdır, yolları elbet özleme varır..

Zaten bana her tatlı çok güzel gelir. Kalorisinin bolluğu, sevmeme asla engel değil.


Öyle derin bir özlem ki bu
Bu öyle bir özlem ki…
Gözlerime alev gibi dolup,
Burun direklerime gümbür gümbür çarpan...
Gündüz mışıl mışıl uyuyup,
Gece usul usul uyanan...
Acıtmak istemeyip
En çok kendi kendine acıyan

İyi de canına yandığım,
Neye bu özlem?
Ve niçin bu içimdeki yakıcılık?
İnsanlığım tutuyor
En çok özlerken insan oluyorum
Bir başıma kalınca özlüyorum en çok
Çünkü insana bir başınalık yakışıyor, çok

Ve ben huzurunuzda anmak istiyorum
Karşıdan karşıya geçtiğim ilk yolu
O, büyüdüğümü hissettiren ilk suçlu!

Beni bul ve beni sakla
Tasolarımı koyduğum cebim
Hiç bilmemiş olayım,
Özlem ne
Ve kim!


9 Haziran 2017 Cuma

Çamaşır suyu, soğan, şiir ve vefa

Nöbetçi annelik günümün sonlarından selamlıyorum seni canım dinleyici. Okuyucu da yazasım geliyor ama hem dinle hem oku sen yine de :)

Bebek uyuyor, uyuttum. Kulaklığın da tekini taktım. Uyanır da duymam diye. Uyanmasın diye klavyeyi okşayarak yazıyorum. Yorgunum. Annem sabah yorgun geldiğinde ev düzgün olsun diye ev işlerini yaptım. Bebeğin kahvaltısıydı ara öğünüydü yok efendim bez değişimi ter kontrolü derken gün ikindi oluverdi. Bi yandan da şiir kitabı koşuşturmacasındayım. Hayal uğruna girmek üzereyim bi yola ama bakalım haberdar ederim merak etme :) Sonra yemek hazırlıkları tabi. Hazırlarken 2 şiir yazdım sonra tavuklu patatesli yemek yaptım
(tavukları kuşbaşılık yapıp pişiriyosun tencerede önce iyice. sonra yağ soğan salça sonra küp küp patat... ne hale geldim be!)

3 kişilik bir Aykardeşler serisinin ilk üyesiyim,elimden iki kardeş geçti. Ona göre! 20 yaş küçük kardeşim var. Daha ne diyeyim.. 

Bir şeyler daha diyeyim dur.


Vefa nedir?

Kekeleyen bir çocuğun okuma yarışlarındaki birinciliğinin ilginç gerçekliğiyle ilkokul hayatımda başlamıştım başkanlığa. Sınıfın da nerdeyse en uzunuydum. Oğlan çocuklarını döverdim babam döv derdi. Konuşurlar yaramazlık yaparlardı yapmasalarmış canım napayım.. İlk platonik aşkı o zamanlar yaşadım tam bir filmdi o zamanlar. Klip çeker gibi film izler gibi yaşamalarım taa o yaşlardan :) Sonra sıra arkadaşıma aşık olduğunu öğrenmiştim annemin revirinde hüzünlü parçalar eşliğinde ağlamalar mı göz dalmaları mı.. Yahu daha o yaştan yapılır mı be ayce! 
Neyse sonra biraz büyüdük dolap anahtarı sorumluluğu almaya başladım. Aslı öğretmenimde yedeği bendeydi. Sonra noldu da bana verdi bilmiyorum ikisi de bendeydi. Kimse dolabı elleyemezdi sadece ben ilgilenirdim. Hayat o zamanlar da acıma bilmiyormuş, öğretmenim kansere yakalandı. Ve daha sonra.. Ölüm elinden tutup götürdü. Güvenilir olmanın o güzel hissini ilk onda öğrendim. 

Nur içinde yatsın benim için unutulmaz bir öğretmendi hem de en gerçek.. 

Ve yıllar geçti. 

Anahtarlığımda hâlâ bir çift anahtar öylece duruyor, biri aslı biri yedek..


8 Haziran 2017 Perşembe

Blog açmadım da arsa aldım sanki, öyle bi havalar


Değerli dinleyicim, hoş geldin. Buralarda birlikte olacağız. Günlük tutma konusunda ötelerden beridir kötü olan birinin böyle işlere girişmesi pek onaya şayan olmasa da "bi denesem mi?" fısıltısıyla gelmiş taa nerelerden, bi soluklansın bakalım. Soluklanırken içini de döküversin bakalım. Anlarsın öyle birden dökemez kimse, alıştırma turları yapmalı. 

Yaz başlangıcındayız ama daha havasına giremedik havalar ince ceket almalık devam ediyor muhtemelen ondan. Okunacak kitapları listelemedim ondan da olabilir. Okunacak kitap dediğimde aklına o ilk gelen kitabı bilmek isterim :)

Birlikteliğimiz boyunca sana yemek tarifi, bebek bakımı, ev işleri hakkında bilgiler püf noktalar veririm belki sonra da şiirlerim hakkında konuşup gitarım Valenciayla da tanıştırırım :) Merak etme, ben de düşünce konuşmak istiyorum şöyle evire çevire...